Menü

Kore DiziJapon DiziKendi KalemimdenKitap Yorumu Melankolik Masallar Mim Kore FilmJapon FilmKendi SesimdenAnime Günlük Mevzular Johnny Deep

Translate

kendi kalemimden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kendi kalemimden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2016 Cumartesi

Hikaye Etkinliği Bölüm 1: KARANLIK




Bir Kore Hayranının Not Defteri blogunun sahibesi güzel bir hikaye etkinliği başlatmış ve bloggerları konuk yazar olarak ağırlayacağı etkinliğinin başlangıcını benimle yapmak istemiş. Gerçekten çok mutlu oldum. 

Her bir bölüm, Kore Hayranı ve konuk yazarın beraber yazacağı hikayelerden oluşacak. Güzel bir etkinlik olmasını diliyorum ve beraber yazdığımız ve aynı zamanda hikayenin ilk kısmı olan bölüme hemen geçmek istiyorum.

17 Ocak 2016 Pazar

17 BLOGGER 1 HİKAYE/ BÖLÜM 1: KAYIP





Uysal bir eylül akşamına uymayan hoyratlıktaki hava, çıplak bacaklarını yalayıp vücudunda ürpertiler oluşturarak içini doldurdu. Sırtına batan soğuk ve ıslak taşların acısıyla huzursuzca kıpırdandı, kuş tüyü yatak beklentilerini örseleyeli çok uzun zaman oluyordu ama bu kadarı şimdiye dek başına hiç gelmemişti. Ne ile karşılaşacağını az çok tahmin etse de gerçeği birkaç saniye de olsa ötelemek için gözlerini daha sıkı kapattı.

Zaman çoğu şeyin ilacıydı ancak kısa vadede pek işe yarar olduğu söylenemezdi ve birbirine vurduğunda pembe bulutlarda uçacağı sihirli pabuçları aramayı uzun zaman önce bırakmıştı.

El yordamıyla biraz doğrulup nihayet gözlerini açtığında önündeki manzara karşısında biraz korku ve bolca merak duyguları sarmaladı ruhunu; ıssız bir sokağın ortasında öylece oturuyordu. 

Hiçliğin içinden kendini toplamaya aşinaydı zaten, çocukluğundan beri hafızasının es geçtiği zamanlarla boğuşuyordu ama bu...  bu gerçekten tuhaftı.

24 Aralık 2015 Perşembe

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 14-



BÖLÜM 14: DÜŞ KESİĞİ

“Efendim?” 

Amy yine Robert’ın aradığını düşünerek açtı çalan telefonu, ama duyduğu bir bayan sesiydi…

“Merhaba Amy, ben… Robert’ın kız arkadaşıyım, adım Kristen.”

Amy şaşırmıştı, demek Robert’ın bir de kız arkadaşı vardı. “Beni neden arıyor ki?” diye sordu kendine. Amy’den cevap alamayınca Kristen yineledi.
  
“Amy?”
  
“E..evet. Buradayım.”
  
“Seninle konuşmak istiyorum, tabi eğer vaktin varsa…” Amy bu cümle karşısında daha da şaşırdı.

3 Aralık 2015 Perşembe

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 13-




BÖLÜM 13: BAĞ BOZUMU DÜŞLERİ…

 Tom, arenadaki bir boğa gibi evin içinde dolaşıp duran Robert’a bakıp iç çekti.
  
“İyi ki kırmızı giymemişim.” diye mırıldandı.

“Ne?”dedi Robert kaşlarını çatarak.
  
“Otur artık dostum, sakin ol biraz.” Robert, onun bu rahat tavrı karşısında daha da çok sinirlendi.
  
“Nasıl sakin olayım Tom? Nasıl? Ela, o pislikle beraberken ben nasıl her şey yolundaymış gibi davranayım?”
   
Tom’un müdahalesi, ağzına kadar su dolu bir bardağa eklenen son damla gibiydi, Robert adımlarını sıklaştırdı.

21 Kasım 2015 Cumartesi

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 12-




BÖLÜM 12: İÇİMDEN ŞEHİRLER GEÇİYOR…

Mary kahveleri yaparken, neler söyleyeceğini zihninde tasarlamaya uğraşıyordu ama hala ne kadarını söylemesi gerektiğine karar verememişti. Robert’ın, Ela ve Tom’un konuşmalarından haberi olmadığı kesindi ve bunu söyleyip onu en yakınından uzaklaştırmanın ne kadar doğru olacağını bilemiyordu. Hele ki, gözlerinde Tom’a karşı olan bu saf güveni gördükten sonra…
  
“Neden onu düşünüyorum ki! Söyleyip kurtulayım, gerisiyle de onlar uğraşsınlar.” dedi kendine ama bir an sonra yine fikrini değiştirdi.
  
“Mary.” dedi Tom bu sırada, Mary düşüncelerinden güçlükle sıyrılıp ona döndü.
  
“Ben, ben çok pişmanım inan bana. O zamanlar Robert’ın sevgisinin bu kadar büyük olduğunu anlayamamıştım.” diye fısıldadı Tom.
   
Mary gözlerini kıstı. “Senin yüzünden iki hayat mahvoldu. Üç…” dedi ve bir an durduktan sonra ekledi.
  
“Ve senin tek söyleyebileceğin pişmanlığın, üzgünüm Tom ama bu iki buçuk yılı ve… ve bebeği geri getirmiyor!”

12 Kasım 2015 Perşembe

ELLERİMDEN TUT,YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 11-



BÖLÜM 11: KÖRDÜĞÜM

Robert, direksiyonu sımsıkı tutmuş bir an gözlerini kırpmadan hastanenin çıkış kapısını izliyordu. Tom, huysuzca söylendi.
   
“Kristen, bir mesaj daha göndermiş. Kendi evine gidiyormuş, eminim çok sinirlidir.”
   
Robert, tepki vermedi. Hastaneden çıkıp, o koltuğa oturduğundan beri bir kez bile konuşmamıştı.  
  
“Dostum, gitmeyecek miyiz?”
   
Robert sonunda başını çevirip Tom’a baktı.
   
“Şurada bir taksi durağı var, eğer istiyorsan sen gidebilirsin.” dedi ve kapıyı izlemeye geri döndü. 
   
Dakikalar sonra Tom, umursamaz bir tavırla telefonuyla oynarken söylendi.
   
“Sence, Mary aptal biri mi?”

1 Kasım 2015 Pazar

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 10-



BÖLÜM 10: YALANCI BAHAR

Robert’ın bunca zamandır biriktirdiği özlem artık ruhundan taşıyordu. Aklında tek bir düşünce vardı şu an; hızla gidip kendisinin olanı almak ve bir daha asla kollarının arasından çıkmasına izin vermeden, tüm ömrünü onunla birlikte geçirmek.
  
“Kısacık bir ömür…” diye hayıflandı sonra. Nasıl yeterdi ona doymasına? Ela ile öyle dolmuştu ki; onun dışında hiçbir şeyi fark etmiyordu, sanki sadece o vardı koca salonda.
  
Zihni, birbiri ardına gelen düşüncelerle uyuşmuş gibiydi, Tom’un kolundan çekerek onu durdurduğunu anlaması bile birkaç saniyesini aldı. Tuhaf bir ifadeyle arkadaşının yüzüne baktı, bir şeyler söylediğini görebiliyordu ama tek kelimesini anlayamadı.
  
“Bırak beni!” dedi sonunda, huysuzca kıpırdanarak.
  
“Dur, dostum!” Tom, boş bir çabayla onu durdurmaya çalışıyordu.
  
“Tut onu Tom, gitmesine izin verme!” Mary endişeyle haykırıyordu ama Tom, onu daha fazla zapt edemedi. Tom’dan kurtulan Robert, hızla merdivenleri inip dans pistine yöneldi.

27 Ekim 2015 Salı

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 9-




BÖLÜM 9: Seyduna ve Şahrud…


Mary yavaşça Josh’ın kulağına eğildi.
  
“Her şey hazır değil mi?”
  
Josh, farkında olmadan devamlı bacağını sallıyordu, heyecanı sesine yansıdı. “Her şeyi ayarladım, saat tam 24:00’de şarkı çalmaya başlayacak ve biraz dans ettikten sonra da teklif edeceğim.”
  
Mary kaşlarını çattı ve elini durması için Josh’ın bacağının üzerine koydu. “Tamam, her şey hazır ama sen böyle kendine hakim olamazsan hepsi berbat olacak. Sakin ol biraz.”
  
“Kolaysa sen sakin ol!” dedi Josh ve düşünceli bir ifadeyle günlerdir içini kemiren soruyu soruverdi.
  
“Mary… ya erkense? Yani, iki yıldır tanışıyoruz ama birlikte olmaya başlayalı henüz bir ay oldu. Ben kendimden eminim ama ya Amy? Ona yüklenmek istemiyorum.” Mary sevecen bir gülümsemeyle Josh’a anlayışla baktı bu kez.

26 Ekim 2015 Pazartesi

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 8-


BÖLÜM 8: UMUT ÇAĞIRMA TAHTASI

Angie küçük bir kelebek gibi odalarda gezinip duruyordu. Henüz hiç kimse uyanmamıştı ve dün geceki olayları birilerine anlatmazsa birazdan çatlayacaktı. Sonunda Amy’i uyandırmaya karar verdi, neyse ki Josh dün gece kendi evinde kalmıştı. Yavaşça odaya süzüldü.
   
“Amy…”
   
“Amy, uyan.”
    
Amy güçlükle gözlerin açtı, dün Mary’le film gecesi düzenlemişler ve ancak saat dörde doğru yatağına girebilmişti.
   
“Lanet olsun saat kaç?” dedi huysuzca.
   
“Boş ver şimdi saati, bugün onunla buluşuyorum!” Amy uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamamıştı ve Angie’nin söylediklerinin tek kelimesini anlamıyordu. Angie uzanıp zorla oturmasını sağladı ve getirdiği suyu da burnuna değecek kadar yaklaştırdı. Amy arkadaşının getirdiği suyu içtikten sonra Angie sabırsızca söylendi.
   
“Tamam mı, artık söyleyeceklerimi algılayacak halde misin?”
   
“Tamam.” dedi Amy. “Anlat bakalım neymiş seni bu saatte ayağa diken?” Angie kenara kayması için onu biraz dürtüp yanına oturdu.
   
“Bugün Richard’la buluşuyorum!”

23 Ekim 2015 Cuma

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 7-




BÖLÜM 7: DÜŞ SATICISI

Son zamanlarda Robert ilgisini çeken bir senaryoyla karşılaşmamıştı ve sırf yapmış olmak için bir projede yer almak da istemiyordu. Hem inanmadığı bir role ne kadar adapte olabilirdi ki? Bu yüzden de dinlenmeyi seçmişti. Popülaritesini kaybetmesini istemeyenlerin uyarıları üzerine arada bir Kristen’le dışarıya çıkıp biraz malzeme vermek dışında günlerini yeni gelen senaryoları okuyup, nette gezinerek geçiriyordu.
  
Kristen’le olan ilişkisi de umduğu gibi değildi, ne umduğunu da bilmiyordu aslında. Belki biraz kafasını dağıtıp, yaramaz bir çocuk gibi beyninin içinde oradan oraya koşan düşüncelerden kurtarabilirdi ama olmadı. Hala içten içe Ela’yı yeniden bulacağına inanıyordu.
   
Kristen de bunun farkındaydı ama yanında yatarken hatta bedenlerini hazza teslim ederken bile bu kadar ulaşılmaz, bu kadar kendinden uzak olması onu daha çok cezp ediyordu. Bazen ona kızmak, bağırıp çağırmak istiyordu fakat ne yazık ki tıpkı Robert gibi o da âşıktı.

20 Ekim 2015 Salı

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM...- BÖLÜM 6-




BÖLÜM 6: YENİDEN DOĞMAK… AŞK’A…

Zil çaldığında Amy’nin sabrı tükenmek üzereydi. Hızla koşup kapıyı açarken “Nerede kaldın?” dedi, heyecanla. 
   
“Böyle beklediğini bilseydim, daha hızlı hareket ederdim.”
   
“Josh?” 
   
Amy, Mary yerine karşısında onu görünce ne diyeceğini bilemeden öylece kalakaldı.
   
“Mary sana söylemedi mi?” dedi Josh içeriye girerken, Amy olumsuz anlamda başını salladı.
   
“Bu gece gelemeyecekmiş ve yalnız kalmanı istemediği için beni aradı.”
  

18 Ekim 2015 Pazar

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 5-



BÖLÜM 5: KAYIP ZAMANLAR GEZGİNİ
 
 Tom’un tüm ısrarlarına rağmen Kristen kendi evine gitmek istediğini söyledi. Robert ise bardan çıktıklarından beri ağzını açıp tek kelime etmemiş, başı önünde öylece düşünüyordu. Sadece bir marketin önünden geçerken kafasını kaldırdı.

“İçecek bir şeyler alalım, Tom.” dedi.

Tom başıyla Robert’ı işaret ederek Kristen’e fısıldadı.
“Lütfen gel, şu an sana çok ihtiyacı var.”

Kristen saatlerdir bastırdığı öfkesini sonunda dışa vurdu. “Onun bana değil, onu terk edip giden şu kıza ihtiyacı var!”

18 Eylül 2015 Cuma

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 4-



BÖLÜM 4: LA SUEÑO PERDİDO

  
Mekânın küçük, gösterişsiz kapısına doğru ilerlerken kendisi gibi mütevazı tabelası Robert’ın dikkatini çekti. Siyah fonda beyaz italik harflerle yazılmış kelimeler “La Sueño Perdido
  
“Sanırım İspanyolca, ama emin değilim.” dedi Kristen, Robert’ın bir adım arkasında durup aynı yere bakarak.
    
Tom yanlarına yaklaşıp bilmiş gülümsemesiyle “Kayıp Düş” dedi, Marcus’tan ismini duyduğunda merak edip ne anlama geldiğini öğrenmişti.
   
İçerisi sıcak, samimi bir ortamdı ve bir o kadar da kalabalık.
   
“Bu kadar insan burayı nasıl öğrendi acaba?” diye kıkırdadı Tom, tam üç defa önünden geçip fark etmediklerini düşünerek.
    
Kendilerine bir masa ararken, birkaç meraklı göz üzerlerinde gezindi ama çok geçmeden umursamaz bir tavırla sohbetlerine geri döndü hepsi.
    

6 Eylül 2015 Pazar

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... - BÖLÜM 3 -


BÖLÜM 3: PARALEL YAŞAMLAR


Mary karanlık odada el yordamıyla yönünü bulmaya çalışırken, bir şeylerin yolunda gitmediğini fısıldayan iç sesini sıkıntıyla bastırdı.
    
"Amyyy, evde misin?"
    
Koridordaki ışığı yakıp arkadaşının odasına yöneldi, bu saatte evde olmamasına imkân yoktu ama oda boştu... Kapının yanına fırlattığı çantasını alıp, bir sürü ıvır zıvırın içinden güçlükle bulduğu telefonun tuşlarına bastı. Telefon ısrarla çaldı, çaldı...
    
"Ah, Amy aç şu lanet telefonu!"
    
Huzursuzca evin içinde dolaşıyordu, neden sonra koltuğun kenarındaki titreşime alınmış telefonu fark ettiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi hızlı atmaya başladı.  
    
“Angie’yle beraberdir, tabi kesinlikle onunladır.”
    
Angie ev arkadaşlarıydı ve cep telefonu kullanmaktan ne yazık ki nefret ederdi. Ne yapacağını bilmez bir halde kimi arayabileceğini düşünerek odasına yöneldi. Kendini sakinleştirmeye çalışırken, yatağının köşesinde iki büklüm uzanmış gölgeyi gördüğünde panikledi, ışığı yakıp arkadaşının yanına koştu:
     
"Amy, Amy!!"
    

28 Ağustos 2015 Cuma

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM... -BÖLÜM 2-



BÖLÜM 2: HAYAT BİR BUMERANG…



“Lanet olsun, bize kaza yaptıracaklar!” Tom direksiyonu sımsıkı tutmuş arkadaki arabadan kurtulmaya çalışırken, ne kadar sinirli olduğu -istemsizce dikleştirdiği- gergin omuzlarından belli oluyordu.  Robert sıkıntıyla homurdandı:

“Bıktım artık sizden, bıktım. Daha hızlı sür şunu, hızlı!”
Şu an tartışmak için hiç iyi bir zaman değildi ama ortamın gerginliği, bulaşıcı bir virüs gibi herkesi etkisi altına alıyordu.

“Daha iyisini yapabiliyorsan, al sen kullan!” dedi Tom gözünü yoldan ayırmadan.

Arabada, arka koltuğa iyice gömülmüş artık klasiğe dönüşen durumdan kurtulacağı anı tepkisizce bekleyen bir yolcu daha vardı. Sonunda dayanamadı ve arkaya dönüp orta parmağını cama iyice yaklaştırdı, aynı anda geceyi gündüze çeviren flaşlar ardı ardına patlamaya başladı. Robert hiddetle Kristen’in kolunu tutup onu öne doğru çevirdi:
    
“Kes şunu!” diye bağırdı, Kristen onun bu davranışından hiç hoşlanmamıştı. “Az önce şikâyet ediyordun.”  dedi meydan okuyan gözlerle, aslında öfkelenmekten çok kırılmıştı çünkü Robert’tan böyle bir tepki beklemiyordu. Her zaman uysal olmuştu ona karşı: uysal ve anlayışlı.                                  
     
Tepkisizlik, her zaman anlayıştan kaynaklanmaz ama o henüz bunu bilmiyordu.
     

26 Haziran 2015 Cuma

ELLERİMDEN TUT, YOKSA DÜŞECEĞİM…




BÖLÜM 1: UYKULARIN DOĞUSU/ yoklar fısıltısı



Tom, bedenini ağır bir top gibi dağınık yatağın üzerine bırakırken aldığı nefesi huzursuzca geri verdi. Uzun zamandır bu konu hakkında endişelenmeyi kesmişti, ama yine oluyordu işte. Tam her şey düzeldi, sevgili arkadaşının (ve tabi dolayısıyla kendisinin) hayatı düzene girdi demişken; her şey yeniden en başa dönüyordu. Ne kadar çabalarsa çabalasın hep aynı yere ulaştığı lanet bir labirent gibi…

Elindeki kitabı gürültüyle kapatıp doğruldu,  gözlerini arkadaşının telaşlı bedenine sabitledi ve sıkmaktan kamaşan dişlerinin arasından tıslar gibi konuştu:

“Yeter artık Robert, yeter! Anlamak istemediğin ne bilemiyorum ama neredeyse iki buçuk yıl oldu. Ve bunca zaman boyunca gelen her saçma ihbarı değerlendirdin. Ama yok işte, yok! gitti! Seni istemedi ve gitti”


22 Haziran 2015 Pazartesi

ŞİZOFREN AŞK



Odanın bir köşesinden diğerine sürükleniyordu kız. Ayakları ezberledikleri hareketi zorlanmadan, tuhaf bir istekle yineliyordu. Sanki vücudundan ayrıydılar. Sanki tüm vücudu işlevini yitirmiş, koca bir hiçlik vardı bedeni yerine; hükmetmekte zorlandığı et parçaları. Sadece ayakları… Ayakları itaatkardı ama ona değil kendilerine. Belli ki onlar bile bırakmak istiyordu diğerlerini tüm bu kaostan kaçıp uzaklaşmak içindi yararsız çırpınışları…

“Ölümün bir tarifi var mı acaba?” diye düşündü birden. Acaba böyle mi oluyordu her uzuv yavaş yavaş vazgeçip direnişten yerini boşluğa mı bırakıyordu? Hızla atmaya çalıştı var saydığı gerçeklerini beyninden ve güldü kendi kendine. İçi boğum boğumdu. Biri kalbinin üzerine bir taş bırakmıştı sanki önce iyice ezip sonra çıkartmak istiyordu. Üzerinde yitenlerin yorgunluğu, bir sonrakinde bitecek gibiydi ama her adımda daha da siniyordu üzerine kimsesizlik duygusu. Bırakıp kendini kabullense karanlığı, belki bu kadar yanmayacaktı canı.  Ama aşk bu değil miydi işte ne kadar kanatırsa, o kadar yerleşirdi içine…
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım : Merve Canbaz